CUMA NAMAZININ HÜKMÜ
Cuma namazı, farziyyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabit olan ve hutbeyi de ihtiva eden iki rekatlı, cemaatle kılınan bir namazdır. Yüce Allah, “Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, alışverişi bırakıp hemen Allah’ı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allâh’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allâh’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” buyurmaktadır (Cumu’a 62/9-10). Hz. Peygamber, “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman’a farzdır.” (Nesâî, Cumu’a, 2; Ebû Dâvûd, Taharet, 129), “Cuma namazını kılmayan birtakım kişiler, ya bundan vazgeçerler ya da Allâh kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.” (Müslim, Cumu’a, 12; Nesâî, Cumu’a, 2), “Allâh, önemsemeyerek üç Cuma’yı terk eden kişinin kalbini mühürler” (Ebû Dâvûd, Salât, 210; Nesâî, Cumu’a, 2) buyurmaktadır. Cuma namazı, Hz. Peygamber döneminden günümüze kadar bütün Müslümanlarca kılınmış ve bunun farz olduğu konusunda herhangi bir ihtilafa düşülmemiştir. Cuma namazının hicretten önce farz kılındığına dair rivayetler bulunmakla birlikte, Hz. Peygamber ilk Cuma namazını hicret esnasında Medine yakınındaki Rânûna denilen bir vadide kıldırmıştır.